Televizyona Sosyal Medya Kenesi: Biraz da buradan emelim!

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

Televizyon kitle iletişim aracı olarak 1950’li yıllardan günümüze kadar geçen süreç  içinde özellikle endüstriyel ülkelerde öncü medya konumuna gelmiş bir araçtır. Televizyon birçok insan için günlük hayatının önemli bir parçasıdır, hatta birçok insanın günlük hayatının akışının televizyon tarafından düzenlendiği gözlenmektedir.

Toplumun bütün katmanlarının ve farklı yaş gruplarının ilgisini, sürekli artan bir oranda üzerine çeken televizyon, daha önce bilinmeyen bir etkime gücüyle, kendini onların yerine ikame etmeksizin diğer kurumların önüne geçmeye başlamıştır. Bütün bu özellikleriyle televizyon birey ve toplumu yönlendirmekte önemli bir araç haline gelmiştir. Kendini sürekli tekrar etmekten ve her şeyi yayın zamanı içinde aktüelleştirmekten aldığı güçle televizyon, birey ve toplumun oluş tarzlarının, kanaatlerin, değer yargılarının ve zevklerinin belirlenmesinde önemli bir rol üstlenmekte ve toplumsal iletişimi etkilemektedir. Bütün bu yönleriyle televizyonun çok iyi analiz edilmesi, medyatik özellikleri ve sosyo-kültürel değerler arasındaki etkileşim biçimleri ve sonuçlarının çok boyutlu olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Günümüzde bu etkileşime artık yadsınamayacak gücüyle sosyal medya olgusu da eşlik etmektedir. Bu ikisinin birleşimi oluşturduğu dinamik yapı ile iletişim alanında birçok yeniliğe açık gözükmektedir. Dijital pazarlamanın günden güne daha çok önem kazandığı bu günlerde, gelecekteki pazarlama modelleri ve trendlerinin neler olacağı konusu sanırım en çok merak edilen konuların başında geliyor. Pazarlama birçok farklı mecradan beslenen dinamik bir dünya. Dolayısıyla pazarlama dünyasında başarıyı sağlayanlar da trendleri yakından takip edip teknolojiyi iyi kullanabilenler.

Doğru zamanda doğru hamleler yaparak sosyal medyada çok etkili geri dönüşler almak mümkün. Artık iyi bir pazarlama tüm mecralarda ve tüm mecraların birbirine desteğiyle mümkün. Örneğin artık TV’lerde Twitter #hashtag’lerini daha sık görmeye başladık. Televizyon halen en büyük reklam bütçelerinin ayrıldığı, halen en önemli reklam kanalı olmasına rağmen televizyon programlarında sosyal medya izlerini görmemiz bize bazı trendler açısından önemli ipuçları sağlamakta. ‘’Bizi Twitter’dan da takip edin’’ cümlesi artık yerini o anki tartışmanın #hashtag’ine bıraktı. Bunun sebebi elbette reklam bütçesini düşürmek ve reklama ayrılan bütçeyle en efektif sonuçları almak. Bunu televizyonlarda canlı yayınlanan programlarda görmemiz daha muhtemel. Çünkü programı hazırlayanlar programlarının formatına ve programın gidişatına göre sosyal medya yönlendirmeleriyle çok geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyorlar ve başarıyorlar da. Ulaşılan bu geniş kitleye parayla ulaşılması da mümkün değil açıkçası. Bunu gören uzmanlar da günden güne sosyal medyanın ne denli önemli ve iyi kullanılması halinde parayla ulaşılamayacak değerde geri dönüşler sağlayabildiğini fark etmeye başladılar. İşte bundan dolayıdır ki sosyal medyaya ayrılan bütçenin arttığı haberlerini daha sık duyar olduk.

Markaların sosyal medyaya ayırdıkları bütçeler günden güne artıyor. Peki sosyal medya bunu hak ediyor mu? Benim cevabım net: Tabi ki! Yalnız dijital pazarlamanın önemini anlayamamış marka sayısı hala oldukça fazla. Markalar sosyal medya kullanımına şüpheyle yaklaşıyorlar; ya bilmediklerinden ya da küçümsediklerinden, belki de risk almak istemediklerinden dolayı. Bu yazıyı kaleme almamın nedeni de böyle düşünen insanlar ve markalar üzerinde farkındalık oluşturmak için aslında.

Yukarıda bahsettiğim mecraların birbirine desteği konusuna tekrar değinecek olursam; Nasıl bir destekten bahsettiğimi Okan Bayülgen örneğiyle biraz daha somutlaştırmak isterim. Birçoğumuzun bildiği gibi Okan Bayülgen 2011 yılı yayın döneminde kanal değişikliğine gitti. 10 küsur senelik Kanal D serüvenini sona erdirip Tv8 gibi Kanal D’ye göre çok daha düşük reytinge sahip bir televizyon kanalında alıştığımız programlarını yayınlamayı sürdürmekte. Buraya kadar her şey normal hatta Okan Bayülgen için zor bile gözüküyor. Yalnız en önemli nokta şu ki Okan Bayülgen’in kanal değişikliğine giderken eski ekibini de tümüyle değiştirmesi ve yeni ekibini tamamıyla sosyal medyada aktif olan, sosyal medyayı iyi bilen sosyal kenelerden seçmesi… Okan Bayülgen bu hamleyi Tv8’in handikaplarını sosyal medyayla gidermek için mi, yoksa sosyal medyayı kullanarak popülerliğini daha da artırmak için mi yaptı bilemiyoruz. Yalnız bildiğimiz bir şey var o da geçmiş senelere göre çok daha başarılı bir görüntü çiziyor olması. İzlemesek bile programlarından çok daha fazla haberimiz oluyor! Gündemi sarsmaya devam ediyor hem de bir çok insanın Okan Bayülgen’in başarısız olacağını ya da zorlanacağını düşündüğü bir dönemde.

Ayrıca Twitter’da #bence90lar hashtag’iyle WTT (Worldwide Trending Topic) olması dikkat edilmesi gereken önemli bir başarı. Türkiye’de birçok defa Trending Topic olmayı zaten başarıyordu ama bence WTT (Worldwide Trending Topic) olması çok daha faklı bir başarı. O listeye girerek ulaşabileceği potansiyel kullanıcı sayısından yola çıkarak bu duruma biraz daha farklı bir açıdan yaklaşıyorum. Dünya’daki Twitter kullanıcılarının yarısının uyuduğunu düşünecek bile olsak en az 150 milyon potansiyel kullanıcının bakma ihtimali olan bir listeye girmesinden bahsediyoruz. Bu sayı tabi ki potansiyel rakam. Yalnız burada altını çizmek istediğim hem çalıştığı kanalı hem kendi ürünü olan programlarını hem de ülkesini birçok ülkenin sosyal medya mecrasında tanıtabilmiş olması. Ulaşılması zor hatta çok zor bir başarı. Çünkü bu #hastag bir toplumsal afet ya da politik bir olay değil. Hepimizin bildiği gibi bu tip olaylar genelde WTT olmayı başarır. Örneğin bu yazının kaleme alındığı dakikalarda WTT’de bir başka hashtag’imiz #izmirdekarvar. Bir televizyon programının bunu bilinçli bir şekilde başarabilmesi gerçekten taktire şayan. Peki başarılı yayıncı bunu nasıl başardı? Televizyonun gücünü önemli bir sosyal medya mecrasına aktararak. Sosyal medya ekibinin de zekice ve harika zamanlamaları milyonları harekete geçirdi ve bu başarı geldi. İki ayrı mecranın dayanışması sayesinde Okan Bayülgen sesini dünyaya duyurma fırsatına kavuştu. Birçok olumsuzluğu, zorluğu sosyal medya desteğiyle lehine çevirmeyi başardı başarılı programcı. Ders niteliğindeki hamlelerinden dolayı kendisini tebrik etmek lazım. Şimdi sosyal medyaya şüpheyle yaklaşan marka ve insanlara soruyorum. Siz 150 milyon internet kullanıcısına ulaşma potansiyeline sahip bir ürüne yatırım yapmak ister miydiniz?

Okan Bayülgen’i dışarıdan tanıdığımız kadarıyla her zaman farklı olmayı seven öncü adımlar atan bir programcı imajı çizdiğini gördük. Ülkemizde dijital mecralar ve televizyon arasında gerçekleştirdiği bu uygulamalar sayesinde sosyal medya kullanımı konusunda da öncü olmayı başardı kendisi. Okan Bayülgen ve onun gibi düşünebilen diğer yapımcı ve programcılar sayesinde önümüzdeki dönem de bu tip televizyon ve sosyal medya dayanışmalarını çok daha fazla programda görmeye başlayacağız gibi gözüküyor, hatta bana göre bu kaçınılmaz bir zorunluluk. Bu tip uygulamaların artarak yayılması, Türkiye’nin pek çok konuda kendisini ifade edebilmesi için güçlü bir zemin yaratmasına öncülük edecektir.

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail
Can Besen Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir