Sosyalleşme ve Kimlik İnşası

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

Doktora öğrencilerimin sizlerle paylaşmak istediğim bazı çalışmaları, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Bilişim Anabilim dalında Arş. Gör. olan Cemile Tokgöz’ün güzel çalışmasıyla şimdilik sona eriyor. Tokgöz bu çalışmada, kimlik inşası ve kültürel kimliğin oluşumunda günümüzde iletişim ortamlarının önemli bir öğesi olan sosyal paylaşım ağlarına değiniyor. Çalışması yayınlandığı zaman detaylara ulaşabilirsiniz. Özellikle ben dikkati kimlik inşasına çektiği bir kaç yeri alıntılamak istiyorum. Bu arada, bazen bizim de yaptığımız gibi, özellikle mecra yaratımı adına sürekli güncel haberlerin paylaşıldığı sosyal medya kavramına biraz daha bilimsel bir bakış açısıyla yaklaşılmasını hedefliyorum. Tokgöz’ün yaklaşımına göz atacak olursak:

“…İletişim ortamları ile toplumun ortak serüveninin temelinde yatan ve en basitçe ifade edilebilecek olan ilişki; iletişim ortamlarının bireyin hayata dair genel kanılarını oluşturmadaki etkisidir. Buna daha geleneksel bir örnek verilecek olursa: Televizyonun toplum hayatına girişiyle, toplumun kafasındaki hikayeler çok daha kolay manipüle edilebilir olmuştur. Dolayısıyla oldukça etkili bir propanganda aracı olarak da iktidarlar tarafından kullanılmıştır. Çünkü televizyon, bireyin zihnine, ondan önceki kitle iletişim araçlarından daha farklı olarak  etki etmektedir. Şöyle ki; televizyon pratikte yayınlanan programa göre değil, bireyin uygun olduğu saate göre izlenmektedir. Dolayısıyla bireyin yaşam tarzına intikal etmektedir. Burada iletişim ortamının ilettiği mesaj değil, iletişim ortamının ta kendisi bireyin gündelik yaşamında, yaşam tarzında kendine kalıcı bir yer edinmiştir.

Şimdilerde aynı derinlemesine etki etkileşimli ortamlar için sözkonusudur. Bilhassa mobil bir cihaza sahip olan kullanıcı için sosyal paylaşım ağlarının prime-time’ı günün her saatini kapsamaktadır. Artık izlemek istediği programı kaydedip, uygun olduğu saatte izleyebilen izleyici, ‘prime time’larda ona uygun görüleni izlemek zorunda kalmamaktadır. Üstelik bunun için televizyona bile ihtiyacı kalmayan kullanıcı, internet aracılığıyla istediğini izleyip, paylaşabilmektedir. Gazete üzerinden düşünülecek olursa, bireyin basılı gazete okumaktan, internet gazetesi okumaya geçişinden daha etkileyici olan, kullanıcıların sosyal paylaşım ağlarında gündemle ilgili anında paylaşımlarda bulunabiliyor, tartışıp fikirlerini dile getirebiliyor, ve tüm bu paylaşımların birey üzerinde haber ve köşe yazarı yorumlarından daha etkili olabiliyor hale gelmesidir.

Bireyin çevresel ve toplumsal yapının şekillendirici etkisiyle oluşan kimlik, iletişim kurdukça ve iletişim kurulan çevre genişledikçe farklılaşır ve gelişir. Sosyal paylaşım ağları sağladığı küresel iletişim olanağı ve sunduğu süreklilik imkanı ile kişiyi daimi bir kimlik gelişim sürecine tabii tutulmaktadır. Toplumla etkileşimi hızlanan ve artan birey, kültürel etkilerden eskiden hiç olmadığı kadar fazla nasibini almaktadır. Kültürler ise başka kültürler ile etkileşime girerek, eskiden olmadığı kadar sınırlararası etkiye açık hale gelmektedir. Sosyal paylaşım ağlarıyla toplumsal gelenekler, değerler ve kültür, ulusal sınırlardan küresel düzleme taşınmaktadır. Dolayısıyla sosyal paylaşım ağlarındaki iletişim sosyalleşmenin bir uzamı niteliğindedir.

Kendini bu küresel kalabalıkta nerede gördüğü ya da nerede görmek istediğini ifade etmek için kullandığı yöntemlerden biri ise oluşturduğu profil sayfaları ve etkileşimleridir. Burada birey öncelikle tamamen öznel olarak kendi kimliğini kendi görüşüyle aktardığı bir profil oluşturmaktadır. Oluşturduğu profilde yer alan fotoğraflar, paylaşımlar, arkadaşlar vb. her biri kimliğinin bir parçasıdır ve yaşam tarzının gerçekliğidir. Nerede olduğunu foursquare ile paylaşan, beğendiklerini facebook’da ‘beğen’en, twitter’da düşüncelerini paylaşan birey kimliğine ve kişiliğine dair birçok izi sosyal ortamlarda bırakırken, ortaya çıkan sosyaleşme, özel alanın bir nev’i ifşasıyla mahremiyet ve gözetim sorunsalını akla getirir niteliktedir.

Sosyal paylaşım ağlarındaki profillerimiz toplumsal hayatta kimlik inşası aracı niteliğindedir. Bireyin sosyal paylaşım ortamlarıyla kendini sunması, takdim etmesi olarak Türkçeleştirilebilecek olan ‘self-presentation’, kimliğin bir parçasını oluşturmaktadır ve bu durum Gonzales ve Hancock tarafından kimlik kayması olarak adlandırılmıştır.

Sosyal paylaşım ağlarının etkileşimli ve real-time yapısı ise, kullanıcıların gündelik hayatlarını paylaşım hızlarına tanıdığı olanağı, paylaşımlar için geribildirim verilmesine de tanımaktadır. Elbette tüm bunların bu denli paylaşımının altında, psikolojik beğenilme isteğinin yoğunluğu da hatırı sayılır bir etkiye sahip olacak ki, facebook’daki ‘like’ butonu bir ‘dislike’ olmaksızın kullanılmaktadır. Bu örneğin kuramsal desteğini ise Tajfel ve Turner’ın toplumsal kimlik kuramında bulmak mümkündür. Bu kuram dahilinde, bireyin daima olumlu bir kimlik algısına sahip olma çabası olduğu ve kendini ait hissettiği grubu olumlarken, olumsuz yönleri grubun niteliklerinin dışına attığı ifade edilmektedir. Burada birey öncelikle kendini kategorilendirir, sonrasında aynı kategori içindeki insanlarla özdeşleştirir, diğer kategorilerle karşılaştırma yapar ve böylece kimlik gruplarını ayrıştırılabilir kılmaktadır. Sosyal paylaşım ağları bireyin kendi kimlik grubunu oluşturması ve aidiyet hissettiği çevrelerle iletişim kurmasını kolaylaştıran bir mecradır.

Ancak, sosyal paylaşım ağlarında bireyin kişisel verilerinin paylaşımı, birey için bir mahremiyet sorunsalını doğurmaktadır. Bireylerin kişisel verileri toplanarak, veritabanlarında tutulup işlenerek elde edilen enformasyonlarla oluşturulan kişisel profiller veri imgeleri olarak da adlandırılmakta, toplanan her veri bu veri imgelerine eklenerek profiller gittikçe daha da detaylandırılarak, denetim aracı olarak kullanılmaktadır. Toplumsal paylaşım ağları aracılığıyla, bu ağların kullanıcıları kendilerine ait verileri kendi istekleriyle paylaşmaktadırlar. Toplumsallaşma sürecinin günümüzün teknolojik altyapısı düşünüldüğünde vazgeçilmez bir parçası haline gelen sosyal paylaşım ağlarının kullanımının, kullanıcıda endişe yaratmıyor olması, veri paylaşım inisiyatifinin ve paylaşımlarını görebilecek kişilerin seçiminin elinde olduğunu düşünmesindendir. Fakat standart bir kullanıcının toplumsal paylaşım ağlarının kullanımıyla kendi gözetimine ne denli hizmet ettiği konusunda farkındalığının gelişip gelişmediği önemli bir husustur.

Edindiği gizli belgeleri yayınlayan ve yakın zamanda gündemi oldukça meşgul etmiş olan WikiLeaks adlı İsveç merkezli organizasyonun kurucusu Julian Assange, bir konuşmasında internetin bir casusluk makinesi olduğunu ifade etmiştir. Sosyal paylaşım ağlarını gözetim çerçevesinde değerlendiren Assange, Facebook’u Amerikan İstihbarat servislerine hizmet etmekle itham etmiştir. Assange, Yahoo, Google ve Facebook’un insanlık tarihinin en büyük casusluk aracını olduğunu ve barındırdığı verileri Amerikan istihbaratıyla paylaştığını belirtmiştir. Günlük hayatımızda internet üzerinde gerçekleştirdiğimiz aktiviteler ve o aktiviteler aracılığıyla siber uzayda bıraktığımız izler ve tüm kişisel veriler üst üste konulduğunda, olağanüstü boyutlarda bir kişisel veri birikimi oluşacağı şüphesizdir. Tüm bu kişisel verilerin niteliği ve niceliği değerlendirildiğinde ise bireysel görünürlüğün ne denli arttığı gözler önüne serilecektir.”

Tokgöz’ün çok daha uzun ve detaylı çalışmasından özellikle altını çizmek istediklerim bunlardı. Bu çalışmada gördüklerim kafamda “sosyalleşme mahremiyet’e karşı” gibi bir başlık oluşmasını sağladı. Sosyalleşme olgusunun günümüz toplumunda artık yeni bir tanım gerektirdiğini daha önce bir çalışmamızda belirtmiştik. Mahremiyet ve farkındalık ikilemindeyse, aslında kendi haklarımız, bireysel çıkarlarımız herhangi bir kısıntıya uğramadığı sürece çok rahatsız olmadığımız gözlenmekte.

Sosyalleşme sürecinin bir parçası olan ve yarattığı etkilerle sosyalleşme tanımını dönüşüme uğratan sosyal paylaşım ağları, kimlik düzleminde oldukça önemli etkiler yaratmış gözüküyor. Bireyin kimlik inşasında, sosyal paylaşım ağlarının ciddi bir etkisi görülmeye başlanmış durumda. Bu ortamlarda kendini ifade etme biçimi kişinin eğitiminin onu yönlendirdiği ve içinde bulunduğu sosyal ortamın dışına çıkmasında, kendini farklı tarzda ifade etmesinde müthiş kolaylık sağlar hale gelmiş.  Bununla birlikte beğenilme ihtiyacının ifşası niteliğindeki paylaşımları; küresel eksende bireyin yaşam tarzına intikal edenler ve tüketim alışkanlıkları, mahremiyet algısı ve üzerinde de şekillendirici gerek olumlu gerekse olumsuz etkilere sahip. Sanırım, Sosyal Paylaşım Ağları’nın bu gücü iktidarın da ideolojisini yayma ve toplumu gözetim altında tutma perspektifiyle doğrudan uyum sağlamakta.

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir