Internet, Gazetecilik, Sosyal Medya ve biraz da Ünsal Oskay…

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

Yıl 1998. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, Bilişim Anabilim Dalı’nda Doktora derslerimi bitirdikten sonra, yeterlilik sınavına hazırlanırken tez konum üzerinde düşünüyor ve bu konuyu farklı disiplinlerden gelen hocalarımla tartışarak, onlardan fikir almaya çalışıyordum. Bu aşamadan geçmiş olanlar bu durumu çok iyi bilirler, çok zor bir karar sürecidir. Aklımda o dönemde yeni yeni Türkiye’de konuşulmaya başlanan Internet Gazeteciliği kavramı vardı. Gün itibarıyla Türkçe ne bir kitap ne de konu ile alakalı makaleler mevcuttu. A.B.D.’de yayınlanmış bazı yazılar ve konuya giriş kitaplarından başka herhangi bir yayına ulaşmak mümkün değildi. Türkiye’de gazeteler internet üzerinden yayın yapmaya yeni başlamışlardı. Benimse kafamdan, bu konunun İletişim Fakülteleri’nde yarın öbür gün ders olabileceği ve gazete93358ciliğin geleceği konusunda önemli bir rol oynayacağı geçiyordu. Nitekim o günkü öngörülerim boşa gitmedi. Kısa bir süre içinde konu ile ilgili kitaplar makaleler araştırmalar hızla çoğaldı ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde de bu konu ders müfredatına eklendi. Yardımcı Doçent olduktan sonra, 2006 yılından beri 4. sınıftaki Gazetecilik bölümü öğrencilerine tam 10 senedir bu dersi ben veriyorum. Geçen yıllar içinde, bu konu ile ilgili çok güzel tecrübeler de edindim konu ile alakası olmayan bazı yöneticilerin bilinçsiz yorumlarına da şahit oldum. Internet Gazeteciliği dersi zaman içinde isim değiştirerek Internet Haberciliği’ne dönüştü. Ben de ne zamandır bu konu üzerinde derslerde bahsettiğim öngörüleri ve bazı anıları Sosyal Kene okuyucularıyla paylaşmak istedim.

Öncelikle yukarıda bahsettiğim çeşitli hocalardan fikir alma konusunda yüzümde hep sıcak bir gülümseme ile andığım bir hatıra ile başlayayım. O dönem içerisinde farklı hocaların kapılarını aşındırırken, tanımaktan her zaman büyük mutluluk duyduğum Ünsal hocanın da (Ünsal Oskunsal_hocaay) kapısını çaldım. Kendisine konuyu aktardım. Önce bir güldü, ben bir taraftan hala tüm yazılarını daktiloda yazan Ünsal hocaya acaba konuyu yeterince detaylı anlatabildim mi diye düşünürken bana aslında konuyu anlamanın ötesinde ne kadar ileri görüşlü olduğunu sonradan anladığım o iki soruyu sordu: – Bana bak, bu internet gazetesi dediğin şeyi ben vapura elimde çayım ve simitimle bindiğimde, martılara simit atarken okuyabilecek miyim?

O zaman memlekette mobil dendiğinde, şu anda hiçbirimizin kafasını döndürüp bakmayacağı hantal laptoplardan başka bilgisayar olmadığını hatırlatmak isterim. Tablet, akıllı telefon gibi kavramların hayatımıza girmesine de epey bir vakit olduğunu ekleyeyim. Ben okuduğum bir iki A.B.D. menşeili makale ve bu konu hakkındaki iştahıma güvenerek: “-Okunacak hocam!” dedim. Bunun üzerine hocanın bir üst seviye sorusu geldi: “-Peki, bu senin gazeteyi biz tuvalette okuyabilecek miyiz?”

Ben o an içimden konu odağından saptı diye düşünürken hoca cümlesini şöyle tamamladı: “- Bak oğlum, eğer bu ikisine de cevabın olumluysa bu tezi yaz, çünkü bu sorduklarımın cevabı evetse, sen insanların hayatındaki büyük bir dönüşümle alakalı bir tez yazacaksın. Bu gerçekten bir doktora tezi konusu olabilir.” O günleri hatırladığımda bu muhteşem öngörü ve sosyolojik tespit karşısında hala saygıyla eğiliyorum ve her vapura binişimde, üst kata çıkıp akıllı telefonumdan haberleri okurken elimdeki simiti vapura eşlik eden martılarla paylaşıyorum ve tabi ki o büyük iletişim ustasını, Ünsal Oskay hocamı yüzümde tatlı bir tebessümle anıyorum.

Internet Gazeteciliği konusunda artık elimizde inanılmaz sayıda kaynak ve bu konuda yazılmış binlerce satır var. O yüzden, bu yazıda, bana sık sorulan bir iki soruya kendimce cevap vermek ve devamında birkaç önerimi paylaşmak istiyorum.

Internet gazeteciliği veya internet haberciliği kavramsallaştırması ile ilgili birkaç kelam ile başlamak lazım sanırım. Başına eklediğimiz internet kelimesi ile bir isim tamlamasına dönüştürdüğümüz bu kavram aslında sadece bir dönüşümü ifade ediyor. Yani aslında öz aynı kalıyor. Diğer bir deyişle gazetecilik mesleği ve işlevi ilk çıktığı günden bu yana aynı. Muhabir yine haber peşinde, haber yine kamuoyunu bilgilendirmek için temel bir etken. Peki değişen ne? Araçta değişiklik var. Gazeteye ulaşmak için kullandığımız araçlarda, başka bir deyişle gazeteye ulaşma biçimimizde devrimsel bir dönüşüme tanık olmuş durumdayız. Internet kendi başına bir ortam (medya) değil. Sadece yepyeni bir dağıtım aracı, yani aslolan her zaman gazetecilik, başına internet eklenmiş olması sadece dağıtım kanallarının farklılaşmasına vurgu yapıyor o kadar. Internet bankacılığı dediğimizde de aynı şeyle karşılaşmıyor muyuz? Bankacılık sistemi ilk günden beri aynı temel prensiplerle çalışıyor ancak sistemin işleyişinde teknoloji ve internet müthiş dönüşümlere yol açmış durumda. Gazetecilik konusunda sosyal medyanın işin içine girmesiyle, herkesin yayıncı olduğu, ürettiği, tükettiği ve hatta türettiği yepyeni bir düzen, daha doğru tanımlamak gerekiyorsa düzensizlik içerisinde yolculuğumuz devam ediyor. Bu konuyu kısaca özetledikten sonra, yıllarca, gittiğim derslerde katıldığım konferanslarda bana yöneltilen başka bir soruyla devam edeyim: kadesh2Kağıt gazeteciliğin sonu gelecek mi? Bu konuyu yıllardır derslerde öğrencilerle de irdeleriz. Kimi gelecek der, hatta tarih bile verir, kimi kağıt gazetenin dokusunun, kokusunun yerini hiçbir şey tutamaz, asla gelmeyecek der. Yanılmıyorsam 2010 yılında katıldığım uluslararası bir konferansta bu soruya karşılık verdiğim cevabı, sonrasında birçok yerde tekrarladım ve sanırım ikna edici bir cevap olduğu için çok da karşı çıkılmadı. Verdiğim cevabı burada da aynen aktarayım: “- Dünyanın ilk yazılı antlaşması olan Kadeş antlaşmasını hepimiz biliriz. Meraklı olanlar İstanbul Arkeoloji müzesini ziyaret ederek kil tablete yazılmış bu antlaşmayı bizzat görebilirler. Eğer imkanımız olsa ve bu antlaşmayı kil tabletin üzerine aktaran adam ya da kadının yanına gidebilsek ve ona, yarın ağaçtan elde edilen selülozdan, kağıt denen bir maddeye aktaracak insanlar bilgilerini, hatta bunu yaparken, kimi zaman tükenmeyen bir kalemi, bazen bir kurşun kalemi, kimi zaman da dolma kalem kullanacaklar desek… Düşünün ki daha konuşmanın içine bilgisayar teknolojisini sokmamış durumdayız. Sizce kil tabletin üzerine yazı yazmaya çalışan kişi kafasını kaldırıp bize ne derdi?” Aslında diyeceği şeyi tahmin etmek çok zor değil, ama bu yazının içine o kelimeleri koymak biraz ayıp kaçabilir. Tabi ki bu söylediğimiz değişim çok uzun yıllar aldı. Ama günümüzde birçok şeyin çok daha hızlı olabileceğini belirli trendlere bakarak tahmin etmek hiç de zor değil. Yeni teknolojilerin 50 milyon kullanıcıya ulaşması için geçen süre bunun belki de en büyük kanıtı: telefon için 75 yıl, radyo için 38 yıl, TV için 13 yıl, internet için 4 yıl, akıllı telefon için 3 yıl, tablet için ise sadece 2 yıl beklemiş insanlık. Bu tablo çok net gösteriyor ki artık işler eskisine göre çok daha hızlı ilerlemekte. Gazetecilik açısından baktığımızda bu değişimin, bütün eğitim hayatını kağıt üzerine not alan, ilk aşk mektubunu posta ile gönderen, her pazar kahvaltıda geleneksel gazete okuyan bir kuşak tarafından kabullenilmesi pek imkan dahilinde görünmüyor, ancak bizim torunlarımız için, bu veriler ışığında kağıdın nostaljik ve nadir bulunan bir ürün olması da çok ütopik durmuyor. Bugün itibarıyla baktığımızda ise, gazetecilik kağıtla internet arasında daha uzun süre salınıp duracak gibi gözüküyor. Peki sonrasında ne olacak? İnternet üzerinden habercilik yapmak verimli ve kârlı bir iş olmaya başladığında, kağıt gazeteden kazanılan meblağlar internet rakamlarına erişemediğinde bütün dengeler değişiverecek. Bugünün makina parkları ekonomik ömürlerini doldurduğunda etrafta çevreci politikalardan bahsedilmeye başlanacak, kağıt için ağaç kesmenin dünyanın sonunu getirmekle eş değer olduğunu ana akım medyada okuyacağız, izleyeceğiz. İşte o zaman geleneksel gazeteleri ortalıkta göremez olacağız.

Son olarak, günümüzde etkileri, yararları ve zararları fazlasıyla konuşulan sosyal medyanın, gazetecilik ile bağıntısı üzerine birkaç söz söylemeyi düşünüyorken imdadıma yüksek lisans sınıfında R. Kutay Hakverdigil ve Berk Öğünç tarafından yapılan bir ödevin içinde yer alan, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu ile yapılan bir röportajın kısa bir bölümü yetişti. Bu iki gazeteciyi Odatv’den ve Odatv davası sürecinden birçok kişinin tanıdığını düşünüyorum. Sosyal medyanın gazeteciliğe etkileri nelerdir sorusuna, bakın bu genç iki gazeteci klavye_dunyanasıl cevap vermiş? Barış Pehlivan: -‘’Yazılı basının güncelliği azaldı. Çünkü bizler gazetede dünün olaylarını okuyoruz ve bu olayların çoğu sosyal medyada üzerine konuşulan ve tartışılan konular oluyor. Aslında bayat bir içerik okuduğumuz anlamına geliyor bu. Her gün milyonlarca bilginin aktığı bir istihbarat havuzu olarak görüyorum sosyal medyayı. O havuzda gerçek bilgilerin yanı sıra, yanlış ve yalan haber yapılması için bizleri şaşırtabilecek bilgiler de akıyor. sosyal medyada gördüğümüz bir konuyu direkt olarak yansıtmaktansa bir filtre uyguluyoruz ve eşik bekçiliği yapıyoruz. Gazetecilik açısından çok hareketli çünkü sürekli olarak teyit edilmeyi bekleyen bilgiler bulunuyor. Haber sitelerinin ana sayfalarının tık oranı giderek azalıyor. İnsanlar Twitter ve Facebook’ta haber sitelerinin hesaplarını takip edip, önlerine düşen linkleri tıklıyorlar. Okuyucuya ulaşma aşamasında bir aracıya mecbur kalıyoruz. Belki ilerde, bizler bu yayın kuruluşlarının gazetecileri değil de, dev sosyal medya markalarının , yani biraz daha ileri gidersek Google’ın çalışanları olacağız.

Barış Terkoğlu: -‘’Modernizm insanı devrimcileştiren bir sürü şey sunuyor. Ama bunu yaparken bir çok zanaati öldürüyor. Eskiden ayakkabı yapmak bir zanaatken, artık bir makinanın baskısına denk düşüyor. Internet açısından bakacak olursak durum pek farklı değil. Eski tip gazeteciliğin internet tarafından maalesef ortadan kaldırıldığı gözüküyor. Gazeteyi elime aldığımda okuduğum haberlerin hepsinin eski olduğunu görüyorum. Internet hem haberin çabuk ulaşımını hem de herkesin ”birazcık” gazetecilik yapabilmesini sağladı. Internette çabuk haber verme kaygısı olduğu için bu zaman kaygısından ötürü haberler çoğu zaman teyit edilmeden servis edilebiliyor, ama geleneksel medyaya baktığımızda akşama kadar tek bir haber peşinde koşturulduğunu görebiliyoruz. Araştırmacı gazeteciliğin öneminin arttığından bahsetmek doğru olacaktır. Çünkü sürekli bir bilgi akışı var ve bu bilginin derli toplu şekilde bizlere sunulması esas önemli olan.’’

internet_gazeteciligiBarış Terkoğlu’nun bıraktığı yerden devam edersek, her ne kadar araştırmacı gazeteciliğin önemi artsa da, hem Türkiye’de hem de dünyada internet üzerinde yayınlanan haberlerin en büyük problemi başından beri güvenilirlik olarak gözüküyor. Bazı kaynaklarda internet haberciliğinin önündeki en büyük engel olarak da tanımlanan bu soruna karşı ne yapılabilir sorusuna verilebilecek kesin bir cevap yok. Peki şöyle bir öneriye ne dersiniz: Bir üst kurul tarafından habercilik yapmak isteyenlere verilebilecek bir onay belgesi. Biraz açmak gerekirse internet üzerinde eğer tanıdığınız veya arkadaşınız değilse ve tabi geleneksel bir medya kuruluşunun mensubu da değilse, o kişi tarafından verilen bilgiye inanmak çok kolay değil. Bunu aşabilmek için içerisinde üniversitelerin, ilgili devlet kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının bulunduğu özerk bir kurum tarafından doğru ve etik habercilik yaptığı teyit edilmiş muhabirlerin ve yurttaşların akredite olduğu bir yapı kurmak mümkün olabilir. Bu yapı, onay verdiği yurttaş gazeteciler ve muhabirleri yakından takip ederek topluluk kurallarına aykırı davranışlarla karşılaştığında o kişiyi güvenli muhabir statüsünden çıkarma yetkisine sahip olursa, haberi okuyan ve yapan açısından olumlu bir yaptırım süreci söz konusu olacaktır. Burada altını çizmek gereken, bahsi geçen kurumun gerçekten bağımsız olabilmesi ve liyakata uygun işletilebilmesinin sağlanması gerekliliğidir.

Bu konu ile ilgili detayları bir başka yazı konusuna bırakalım ve yazının en başında olduğu gibi değerli hocam Ünsal Oskay’a bir kere daha selam göndererek yazıyı sonlandıralım. Işıklar içinde uyusun…

  • James C. Foust, Online Journalism: Principles and Practices of News for the Web,Holcomb Hathaway, Publishers; Third edition, 2011
  • Okan Yüksel, İnternet Gazeteciliği ve Blog Yazarlığı, Sinemis Yayınları / Araştırma-İnceleme Dizisi, İstanbul, 2014
  • Kutay Hakverdigil ve Berk Öğünç, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bilişim Bilim dalı Y. Lisans programı Bilişim Toplumu dersi için Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan ile yapılan röportaj, Aralık 2015
FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir